Köylü Güzelini Siktim

Merhabalar ben Burak. 32 yaşındayım, evliyim ve harika bir eşim ve 3 yaşında 1 oğlum var. İnşaat mühendisiyim. Babam kurduğu şirkette 15 yıldır inşaat işleri yapıyordu. Ben de babamla beraber çalışmak için inşaat mühendisi olmuştum. Toplu ev projelerinin taşeronluğu, muhtelif belediyelerin inşaat ve altyapı işleri şimdiye kadar yaptığımız işlerden. Bundan 5 sene evvel babam artık emekli oldu ve şirketin tüm işlerine artık ben bakıyorum. Bundan 2 sene evvel yine Anadolu’nun ilçe belediyelerinin birinden bir altyapı işi almıştık. Bu çeşit işler sayesinde hem bölge insanıyla yakından münasebet kurma şansı yakalamıştım, hem de işlerin devamı adına yeterince lobi faaliyeti yapma şansım oluyordu. Bir gün, işçilerden birinin kanal açma çalışmalarından biri sırasında Dozerin altında ezilerek hayatını kaybettiği haberini aldım. Haberi alır almaz derhal bölgeye gittim. Hayatını kaybeden işçi, iş yaptığımız ilçede ikâmet eden garibanın biriymiş. Cenazenin kaldırılması ardından, çoğunluğu bölge insanından oluşan işçilerle bir araya geldim. Durumu konuştuk. Tam oradan ayrılıp şoförümün kullandığı arabaya binecekken, kontrolör olarak vazife yapan, daha önceden tanıdığım bir adam koluma girdi ve “Abi, ailesine sahip çıkalım!” dedi. Ben de ona bu durumla daha sonra ilgileneceğimi söyledim. Ama o, “Abi fazla fakir, gariban bir aile!” dedi. “Tamam tamam, ilgileneceğim!” diyerek onu teskin ettim ve belediye başkanının yanına gitmek üzere oradan ayrıldım. Belediye başkanı, bu durumda en doğrusunun işçinin ailesine sahip çıkmak olduğunu ve hatta mümkünse ikinci eş olarak nikâhıma almamı, böylelikle hem kadının ekonomik anlamda destek göreceğini, hem de dul kalmayacağını ve iffetine, namusuna herhangi bir ziyan gelmeyeceğinden bahsetti. Evli olduğumu bildiğinden, öncelikle onun bu söylediklerini yadırgadım. Ama kısa süre sonra adamın ağırbaşlı olduğunu kavradım ve “Elbette ailesine sahip çıkarız, ama nikâh durumu benim için münasip olmaz, siz daha müsait birini bulabilirsiniz.” dedim. Ama belediye başkanı, “Güzel kardeşim, sen parası pulu olan adamsın, kadına bir ev açalım, nikâhına al, böylelikle kadının iffetini senin gibi kuvvetli bir adamın kanatları altına almış oluruz!” dedi. Ben de bu durumda ona sahip çıkmanın tek yolunun bu olduğuna ikna olunca, mecburen kabul etmek zorunda kaldım. Zira Anadolu ilçelerinde bir kadına ev açmak, civar halkı tarafından kadını metres yapmak olarak algılanıyordu ve bu hem bu duruma düşen bayan için hem de ailesi için surat kızartıcı bir vaziyet oluşturuyordu. Bir erkeğin bir kadını nikâhına alması onu başkalarının tecavüzkâr bakışlarından koruyor, hem de onu iffetli ve namuslu bir kadın mertebesine yükseltiyordu. Yine de ne olursa olsun, eşim Buse’nin bu durumdan asla haberdar olmaması gerekliydi. Her ne kadar kadınla aramda karı-koca ilişkisinin geçmeyeceğini düşünsem de, böyle bir konuyu eşime açıklayamazdım. Keza eşim son radde çağdaş bir dünya görüşüne sahipti ve Anadolu’nun bu garip âdetlerini anlamaktan uzaktı. Birkaç gün sonra, belediye başkanının aracılığıyla vefat eden işçinin karısı Sümeyye ile tanıştım. Sümeyye, türbanlı, 35 yaşında, 1.60 boylarında ve normal kiloda, esmer bir kadındı. Son radde canlı duran göğüsleri ilk bakışta insanın dikkatini çekiyordu. Bir de 16 yaşında Merve adında bir kızı vardı. Olayın ardından perişan hâlde oldukları her hallerinden belli oluyordu. Sümeyye, kocasının ölümünden sonra ağlamaktan şişen gözleri ve suskun hâliyle böyle bir izlenim bırakmıştı bende. Çevrede tanıdığım müteahhitlerden biri vasıtasıyla 3 odalı bir daire satın aldım ve daireyi dayayıp döşedim. Bir imam çağırdık ve belediye başkanının da bulunduğu kısa süren imam nikâhı sonucunda evlendik. Tek düşüncem kadının namusuna bir halel gelmemesi için elimden yapmaktı ve tüm yaptıklarım da bunu sağlamak adınaydı. Evin bir odasını Sümeyye’ye, bir odasını kızı Merve’ye, bir odasını da işler için geldiğimde kalmak için kendime ait olacak şekilde düzenlemiştim. Sümeyye’nin kocasının ölümünden tam 1 hafta sonra ilk kere aynı evde kaldık. Geceye doğru eve geldim ve yatmak için odama çekilecektim ki, Sümeyye, “Yemek var Burak Bey, isterseniz bir şeyler yiyin?” dedi. Ben de bana Burak bey diye hitap etmesine gerek olmadığını söyledim ve teşekkür ederek odama geçtim. 1 ay böyle geçti, sık sık işlerimizin olduğu şantiyeleri ziyaret ediyor, mobil bir yaşam sürüyor ve İstanbul’a harika eşimin yanına gittiğimde sabahlara kadar sevişiyordum. İkimiz de birbirimizi sık görememekten şikâyetçiydik, ancak işimizin bize getirdiği maddi kazanımlar bu duruma tahammül etmemize sebep oluyordu. Bir gün yine iş için gittiğimde, geceyi geçirmek üzere Sümeyye’nin evine gittim, beni kapıda karşıladı. Altında dar gövde hatlarını belli eden bir etek, üzerinde ise canlı göğüslerini meydana çıkaran bir bluz vardı. Başında al türbanı ve dudağındaki al ruju fazla çekici bir manzara oluşturmuştu. İlk görüşte onu istediğim hissi oluştuysa da, kısa sürede bu histen kurtuldum. Sümeyye’nin hazırladığı sofraya oturdum. Onunla olmamın tek sebebi, ona sahip çıkmaktı, daha fazlası olamaz diyordum kendi kendime. Harika eşimi düşündüğümde, Sümeyye fazlasıyla kaba, eğitimsizdi ve daha düzgün konuşmayı bile beceremiyordu. Yemeklerinde lezzet vardı, ama kadında estetik yoktu. Hafif tombuldu ve her ne kadar bakımlı olmaya çalışsa da, kentli bir kadının cazibesinden uzaktı. Fazla konuşmuyorduk, oldukça seviyeliydik ve Sümeyye benimle konuşurken gözlerime bakmaktan çekiniyordu. Yemeği yedikten sonra, maliyet hesaplarını incelemek üzere bilgisayar başına geçtim. Biraz çalıştıktan sonra uyumak için odama geçtim. Henüz uykuya dalmıştım ki, kapının açıldığını duydum. Sümeyye, “Burak, uyumadıysan sağa bişey diyeceğedim?” diye seslendi. “Buyur, ne diyeceksin?” dedim. Sümeyye kapıyı kapatıp yanıma oturdu, “Biz garı-goca değel miyik?” dedi. Nasıl yani diye sormama fırsat vermeden, “Bağa yanaşmıyon?” dedi yüzü kızarmış bir şekilde. Şaşkın bir şekilde yüzüne bakmaya devam ediyordum ki, elini sikime attı. Eli paha değmez tüm vücuduma elektrik çarpmış gibi oldu. Binlerce lira ödeyerek vücudundaki tüylerin tamamından lazer epilasyonla aldırmış eşime yaslandığımda bile böyle bir elektiriklenme hissetmemiştim vücudumda. Yüzüme bakmıyordu Sümeyye, elini şortumdan içeri soktu ve birkaç saniye içinde sikim kazık gibi oldu. Yattığım yerden doğruldum ve Sümeyye’nin dudaklarına yapıştım. Alt dudağını emiyor, dilimi diliyle buluşturuyor, şehvetli ve tutkulu bir şekilde öpüyordum Sümmeyye’yi. Öpüşürken elimle basma eteğini yukarıya doğru kaldırdım ve elimi hafif tüylü bacaklarında gezdirmeye başladım. Sanki ağda yapmıştı, ama yine de minik minik tüyler elime geliyordu. Elimi yukarı doğru uzatıp külodunu aşağıya sıyırdım. Gözüm dönmüştü, Sümeyye’nin tüm yüzüne ufak buseler kondurmaya, minik öpücüklerle yüzünü ıslatmaya başladım. Sonra bluzunu yukarı doğru sıyırdım. Sümeyye sütyen giymemişti, derhal memelerini yumuldum. Öpüyor, kokluyor ve canlı göğüslerinin tanıda varıyordum. Sümeyye ise elini saçlarıma adeta saplamış ve beni memelerine hapsetmişti. Dakikalarca memelerini öptüm, kokladım, yaladım ve sonra öpe öpe aşağılara doğru inmeye başladım. Vücudundaki minik tüyler yüzümü okşuyordu. Karnını göbeğini öptüm, yaladım ve eteğini yukarı doğru atıp bacakları arasında durmakta olan külodunu aşağıya iterek tamamen çıkardım. İki elimle bacaklarını kırıp, amcığını yalamak için başımı amına uzatmıştım ki, o anda Sümeyye, “İrkeğim, gurban olurum sikine daşşağına!” dedi. Bu sözler beni daha da azdırmıştı, ağzımı amcığına dayadım ve dilimle klitorisini uyarmaya başladım. Sümeyye yan odada uyumakta olan kızına aldırmaksızın tiz çığlıklar atıyor, sırılsıklam olmuş olan amını başıma ittiriyor, bir yandan da elleriyle kafama bastırıyordu. Bir süre yaladıktan sonra onu döşek üzerinde dört ayak olacak şekilde domaltıp, artık sınırlarını zorlayan sikimi amcığına soktum. Ağzına vermeye bile vaktim yoktu, daha evvel hiç böyle hissetmemiştim. Sümeyye’nin amının derinliklerinde gidip gelmeye başlayalı henüz 2 dakika bile olmamıştı ki, hırıltılar çıkararak içine döllerimi bıraktım. Hayatım boyunca böyle bir şey yaşamamıştım. Herkesin fazla güzel ve sexy bulduğu eşimle birlikteyken, fazla nadiren ve hatta hiç yaşamadığım erken boşalma durumu, bu bakımsız, Anadolu kadınıyla beraber olduğumda gün yüzüne çıkmıştı. Kendime inanamıyordum. Derhal kalkıp yatağa oturdum ve bir sigara yaktım. Ben sigaramı içerken, Sümeyye elini sikime atıp okşamaya başladı ve sikim birkaç saniye içinde eski sertliğine kavuştu. Sümeyye’nin başından tutup, “Ağzına al canım!” dedim. Sümeyye de, “Tamam irkeğim!” dedi ve ben yatakta oturup sigaramı içerken, o başını bacaklarımın arasına sokup bana sakso çekmeye başladı. Eşimden daha iyi sakso çektiğini söyleyemezdim, ama sikimin bu kadının ağzında olduğunu bilmek bana tarifi imkânsız bir beğeni yaşatıyordu. Birkaç dakikalık saksonun ardından, âdeta boşalacak gibi olduğumu hissedince sigaramı söndürüp Sümeyye’yi kucağıma aldım. Sikimi amcığına yerleştirdikten sonra pompalamaya başladım. Sümeyye iki eliyle yüzümden tutup beni öpmeye çalışıyor, bir yandan da, “Yakışıklım, merdim, civanım, irkeğim!” diyerek inliyordu. Sümeyye’yi kucağımdan indirmeden yatağa yine uzandım ve pompalamaya başladım. O kadar katı ve hoyrat şekilde pompalıyordum ki, Sümeyye soluk nefeseydi ve abuk sabuk hırıltılar çıkararak inliyordu. Sırtından tutarak içinden çıkmadan misyoner pozisyonuna geldim ve bacaklarını belime dolamasını istedim. Sümeyye bacaklarını belime doladı ve bir süre de bu pozisyonda siktim. Bir süre içinde gidip geldikten sonra, bağırarak içine boşaldım. Öylesine değişik bir his yaşıyordum ki, Sümeyye’nin üzerinden kalkacak gücüm, dermanım yoktu. Tüm vücudum adeta uyuşmuştu. Amsterdam’da dünyanın en güzel orospularını sikerken ve gövde bakımı için binlerce lira harcayan eşimle sikişirken bile bu kadar beğeni almamıştım. Son bir gayretle üzerinden kalkıp yatağa uzandım. Sümeyye de yanıma uzanıp başını göğsüme koydu. Ter içindeydik. Bir süre böyle uzandık, sonra Sümeyye, “Hadi kalk irkeğim, seni yıkayım!” dedi. Banyoya girdik, Sümeyye duş jelini eline döküp, vücudumda gezdirmeye başladı. Bana dokundukça, vücudumda tüm sinirler uyarılıp beni sevişmeye çağrı ediyordu sanki. Duş jeliyle vücudumu iyice köpürtmüştü ki, elindeki duş jeli kutusunu alıp kenara koydum. Sümeyye’nin başına bastırıp, ellerini küvetin bir ucundan tutturarak domalttım. Arkasına geçip amına sikimi geçirdim ve onu hoyratça sikmeye başladım. Her vuruşta adeta bağırıyordum. “Nasıl? Güzel mi? İyi sikiyor muyum?” diye sordum. Sümeyye de, “Ohhhh, iyi sikiyon irkeğim, ohhhh, sik, dölle amımı yakışıklı gocam!” deyince daha da hızlandım. Neredeyse sikim alaz alacaktı ki, çığlıklar atarak amının derinliklerine boşaldım. İkimiz de yıkanıp, havluya dolanmış vaziyette odamıza gidiyorduk ki, Sümeyye’nin kızı Merve’nin koridorda bize baktığını gördük. Sümeyye, “Gir gız odana!” diye bağırınca, Merve koşarak odasına gitti. Sümeyye ile sarılıp uyuduk. Sabah da kalkmış sikimi ağzının içine patlattım. Sümeyye’nin en sevdiğim özelliği, âdeta bir köle gibi ne istesem yapmasıydı, tiksinme ya da reddetme huyu asla yoktu. Artık bu ufak ilçeye her gelişimde, her liman şehrinde bir sevgilisi olan kaptanlar gibi, sikecek bir amım vardı…